21 Kasım 2018 Çarşamba

Published Kasım 21, 2018 by with 0 comment

AKYAKA /SEDİR ADASI /MUĞLA




     Akyaka Orman Çadır Kampı’nın bizim için ayrı bir heyecanı vardı. İki kuzenim ve aileleri  ile sözleşerek çadır kurduk. Sevdiğiniz kişilerle çadır kampta kalmanın keyfi bir başka oluyormuş. Tavsiye ederim.



    Orman çadır kampından bahsedersek, şimdiye kadar gördüğüm en geniş alan, kapalı, açık duş alanları olan , en rahat kamp alanı. Sadece 300 tane çadır kurulmasına izinleri olduğunu söylediler ki  bin çadırın sığacağı genişlikte alana sahip ve çadırların-karavanların tüm modellerinin hepsi buraya toplanmış gibiydi..



Sezonluk kiralayan çadırcılar ve karavancılar bahçede sebze ve çiçek yetiştiriyorlardı  ve el ürünü, takı, giysi, incik, boncuk, örgü çeşitleri satıyorlardı. Görülmeli..
 Çadır veya karavan almayı düşünüyorsanız modellerini ve kullanımlarını buradan öğrenebilirsiniz. Düşünmüyorsanız da görmeye gelin derim..


Orman Kamp Alanı

İki gece kaldığımız Akyaka’da yeme içmemiz ise, hamarat kuzenlerimin bol çeşitli, muhteşem görüntülü kahvaltı sofraları
hazırlıyor olmaları, bizim güne pozitif başlamamızın en büyük sebeplerinden oldu.
 Bol sohbetli  kahvaltıları Orman kampta yaptık. Öğlen ve akşam yemekleri ise gezdiğimiz yerlerdeki balıkçı lokantalarında oldu. Güzeldi…

Sakin Şehir

Dünya 'da sayıları yavaş yavaş artan kentlerden biri olan CİTTASLOW yani
 sakin şehir den biridir AKYAKA


Akyaka Tarihi

Demir Çağ’da(M.Ö.1200-750) Orta Anadolu’nun batısında Lydia, karia, Lykia uygarlıklarının olduğu bilinmektedir.
Biz Karia uygarlığının peşinden gideceğiz. Bugünkü coğrafyada kuzeyde Söke, Aydın, Nazilli üzerinden başlayıp güneyde Dalaman Çayı’nın denize döküldüğü yerde biten yerlerin hepsi Karia olarak bilinirmiş.


Orman Kamp Alanı

     M.Ö.2000 yıllarının ortalarından itibaren Günaybatı Anadolu’da yaşayan Karia uygarlığının komşuları
Kuzey’de Lydia, güneyde Lykia uygarlıklarıdır. Karia’nın başkenti Mylasa (Milas) ,Kariya uygarlığının şehirleri ise
Stratonikeia (Eskihisar/ Yatağan ), Idyma (Akyaka/ Ula ) ,Mylasa (Milas), dır.
Karialı’ların alfabeleri Likya ve Lidya da benzerlik gösterse de aynı değildir ve henüz çözülememiştir.
      M.Ö.1150 ‘den M.Ö.545’e kadar bağımsızlıklarını korumuşlardır.M.Ö.546 yılında Harpagos komutasındaki Pers (İran)
Orduları tarafından işgal edilir.
Pers işgalinden kurtulmak için Atina metropolisinin önderliğinde Attika-Delos  deniz birliği kurulur.


Kamp'tan Denize Atlama

     M.Ö. 453-452 yıllarına ait Attika-Delos Deniz Birliğine katılım payları listesinde İdyma ismi geçmektedir.
İdyma şehri hakkında en eski belgedir.
     İdyma’da da para basılmıştır.Paranın bir yüzünde, idymain yazısı diğer yüzünde genç bir erkek başı ( Pan) vardır.
Antik Dünya Mitolojisinde, Pan çobanların tanrısıdır.
Attika-Delos Deniz Birliği M.Ö.405 yılında son bulur. İdyma bu birlikten M.Ö 440 yıllarında ayrılmıştır.



     Deniz birliğinin son bulması ile bugünkü adı Sedir adası olan ‘’Kedreai’’ Spartal’ı komutan Dysandros tarafından tahrip edilmiştir.
Bu döneme ait kaya mezarları Kozlukuyu ve İnişdibi mevkilerinde bulunmuştur. 
      M.Ö.387-334 yılları arasında  bölge tekrar Pers’lerin hakimiyetine girmiştir.
Pers’ler le arasını iyi tutan ve bağımsız kral gibi davranan Mausolos (M.Ö.377-353) Karia’nın başkentini Milas’tan Bodrum’a taşır.
           Bu dönem Büyük İskender’in (M.Ö.334 ), Persleri mağlup edip Anadolu’ya hakim olması ile son bulur.
Hellenistik dönem M.Ö.334-189 yılları arasında İdyma’da etkisini göstermiştir. Grek Kültürü ve dili hızla yayılmış ve benimsenmiştir.



    M.Ö.3.yüzyılda ise İdyma, Rodos’un karşısı anlamında ‘’Rhodeian’’ ismini almıştır.
M.Ö.200 yıllarında ise Nicagoras tarafından Rodos’a bağlanmıştır. Bu  bilgiler  Karpatos (Yunanistan’ın 12 adasından biridir) adasında bulunan yazıttan alınmıştır.  
1.yüzyılın sonlarında Roma şehirlerinden olur.
  İdyma’dan M.Ö.48 yılında J.Sezar geçerek Rodos Adasına geçmiştir.
M.Ö.41 yılında ise Mısır Kraliçesi Kleopatra ise yine buradan geçerek Efes kentine gitmiştir.
M.S. 3 yüzyılda Roma İmparatorluğu’nun zayıflaması ve ikiye bölünmesi ve veba salgınları depremler  İdyma’da yaşamı zorlaştırmış ve terk edilmiştir.



    Bölgenin Bizans döneminde adı bilinmemekle beraber orman kamp alanında bir tepede apsisli duvar kalıntıları bulunan kilise kalıntıları mevcuttur. Bu kiliseden kaldığı anlaşılan haçlı ve işlemeli taşlar ve kitabe mevcuttur.
    Papaz Deresi’nin mevkide ise iki şapel ve Orta Çağ kalesi Bizans döneminin tanıklarıdır.
Ayrıca Eren Dede yatırının etrafında çok sayıda Bizans dönemi mimari kalıntıları olan taş, moloz, duvar gibi parçalar mevcuttur. Akyaka’da Eren Dede yatırı, çok saygı gösterilen ve dua etmeye gidilen yerlerden birdir.
     Anadolu, Selçuklu Sultanı Alparslan’nın 1071'de Bizans İmparatoru lV.Romen Diyojen arasında Malazgirt'e yapılan savaş dan sonra Türklerin egemeliğine geçti.



Muğla bölgesine Selçuklu döneminde Türk ve İslam topluluklarının yayla ve otlak için geldiği ve Menteşe Beyliğin’den önce yöreye Türkmen boylarının yerleştiği bilinmektedir.
     1220 ‘lı yıllarından beri devam eden Moğol istilası, Türk Topluluklarının Anadolu’ya  doğru göçe zorluyordu.
Menteş Bey’in komutasındaki Türklerde Kariya’ya bugünkü Muğla’ya yerleştiler.
1278 yılında, Bizans İmparatoru Vlll. Mikhail Palaiologos’un oğlu Andronikos, Muğla’yı büyük bir ordu ile kuşattıysa da
alamadı.



     Menteş Bey Muğla’nın içlerine kadar ilerledikçe Bizans nüfusu kıyılara veya adalara çekilmişlerdir. Menteş Bey’den
dolayı Yörenin adı “menteşe”(Muğla’nın) olmuştur. Menteş bey 1283 yılında vefat etmiştir. Türbesi Fethiye civarlarındadır.
    Bütün Türk Birliklerini bir çatı altına olması için uğraşan Osmanlı Devleti Sultanı Yıldırım Bayezit 1391 Menteş Beyliğini Osmanlı topraklarına kattı.
       Menteşe (Muğla) 1402’de çubuk savaşından sonra Timur’un hakimiyetine girmiştir.22 yıl sonra 1424 yılında Fatih Sultan Mehmet’in babası ll.Murat tarafından tekrar Osmanlı topraklarına katılmıştır.
1522’de Kanuni Sultan Süleyman Rodos’u fethi için Menteşe’ye uğramıştır. Rodos’u   aldıktan sonra da Bodrum Kalesini de fethetmişlerdir(1523). Günümüzün  sınırları çizilmiştir.

   Akyaka Adı Nereden Geldi ?

Akyaka; Kızılçakçak adı ile bilinen ilçenin 1961 yılında ülkemizin genelinde yapılan isim değişikliği sırasında Kızılçakçak ismini değiştirerek Akyaka adını almıştır. 

      Gezilecek Yerlere Gelirsek

Akbük koyu

Akbük Koyu’na bir çivi dahi çakılmamalı derim . Çevre koruma alanı içinde yapılaşmaya izin verilmiyormuş. Böyle kalmalı.
Gerçekten karadan ayrı bir güzellik. Denizden apayrı bir orman görüntüsü ve sadece birkaç ev var. Bu güzelliği bozacak hiçbir eylemin içinde olmamak gerekli, gidip doğasını denizini keşfedip dönmek gerekli.




Maden İskelesi

1950’den 1965’e kadar Krom ihracatı yapılmıştır. Osmanlı döneminde ise tahıl ihraç etmek ve Mısır’dan hurma ve kumaş getirmek için kullanılmıştır.

Mimarlık ödülü

Mimar/Şair Nail Çakırhan, kendi için yaptığı ev ile Uluslararası Ağa Han mimarlık ödülünü kazanmıştır.
Ülkemizin gurur kaynaklarından biri olmuştur. Akyaka kültürü ve Nail Çakırhan’a Teşekkürler.

Azmak Nehri



Liman

Azmak nehrinde tekne gezintisi yapmak olmaz ise olmazlarındandır.
Nice canlının yaşam merkezinde olan Azmak Nehrinde ördeklere, kaplumbağalara, çeşitli balıklara rastlamak mümkün. Nehir kıyısında ki lokantalarda balık yemek keyifli, akşamları nehir etrafı Akyaka’da bulunanların
gezinti ve alışveriş yeri olmakta.

Akyaka’da Tekne Turu

Sabah 10’da başlayıp akşam 18.00’e kadar süren tekne turu;
Çınar Plajına, Laciver Koy’a, Tavşan Adası , Sedir Adası ve Su altı mağaralarının olduğu adaya götürüyor.



Bu adaların buz gibi en derin, en soğuk sularında yüzmek bana ayrıcalıklı ve şanslı olduğumu hissettirdi.
Lacivert koy gerçekten oldukça derin ve denizin rengi açık denizdeymiş gibi lacivertti. Tavşan Adasında tavşan ve keçiler gördük ve bizden yiyecek istiyorlardı. Çok tatlılardı.



Su altı mağaralarını göremedik fakat aramak keyifli idi.

Sedir Adası




Farklı , Kimler ne için 800 metre kıyı şeridine sahip bir adaya  agora, tiyatro, kilise, liman ve Apollon tapınağı yapar ve geçimini bu adadan sağlar. Bakalım kimlermiş ?
Kedreai, Kariya’nın önemli kentlerinden biridir. Bazı kaynaklar göre Karya kral aileleri yazlarını burada geçirirlermiş.



   Kedreai (Sedir Adası), Keramos Körfezi’nin (Gökova) doğusunda bir ada yerleşimidir.
Resmi kayıtlar da “Şehiroğlu” ismi kullanılmakta ise de halk arasında adı Sedir Adası  olarak bilinmektedir.



    Sedir Adasın da yerleşim ikiye ayrılmıştır. Doğu tarafında, kentin tiyatrosu, kutsal alanları, konutlar, liman ve diğer önemli sivil ve dinsel yapıları surlarla çevrili bu alan üzerindedir.
     Nekropol (mezarlık) alanı, liman ve diğer sivil yapılar ise adanın diğer tarafındadır.



Sedir Adasının da içinde olduğu topraklar eski çağda Rhodos Peraia (karşı kara) içinde bulunmaktaydı.
Adanın Ksenophon (Sokrates’in öğrencisi, Yunan filozof , yazar, tarihçi ve asker) tarafından “yarı barbar “
olarak nitelendirilen halkı Kariya kökenliydi.



M.Ö.5 yüzyılda Attika-Delos Deniz Birliğine katılmış ve ödediği vergi yarım talentti. Ksenophon’un verdiği bilgiye göre Spartalı komutan Lysandros M.Ö.405 yılında Peleponnesos savaşında Atina’yı destekleyen kente saldırmış
ve kenti ele geçirip Kedreaiları köle tüccarına satmıştır.



M.Ö.2.yüzyılın ilk çeyreğinde Roma müttefikleri ile Seleukos krallığı arasında süren savaş ve karışıklık döneminin
ardından Kariya bölgesinin büyük bölümü ve Kedreai da yeniden Rhodos’un egemenliğine girmiştir.
    M.Ö.168-167 yıllarında Roma , Bölgenin özgür olduğunu ilan etmiştir.
Kent M.Ö.129 yılında Roma’nın egemenliği altına girerek, küçük Asya’da kurulan ilk Roma eyaleti “Provincia Asia”
İçinde yer alır.



  Bizans İmparatorluğu hakimiyeti altındaki Karia Bölgesine yönelik Türk akınlarının M.S.11.yüzyılların sonlarından itibaren yoğunlaşmasının ardından, kent M.S.15.yüzyılın ilk çeyreğinden sonra kesin olarak Osmanlı hakimiyetine girmiştir.
     Bugün hem anakarada hem de adalarda izlenen ayakta kalmış kalıntıların büyük çoğunluğu Bizans Dönemindendir. Düzgün kesme taştan çok sayıda kule ve sur duvarları, Apollon tapınağı ve onun yerine yapılan kilise, iyi durumda olan tiyatro ve agora görmeye değer yerler. Gidilmesi gerekir.


 Kleopatra

M.Ö.41 yılında ise Mısır Kraliçesi Kleopatra ise İdyma’dan (Akyaka)  geçerek Efes kentine gitmiştir.
Efsaneler derki ; Sedir Adasının altın sarısı kumlarını,  Mısır kraliçesi Kleopatra için sevgilisi Romalı komutan Antonius’un   Mısır’dan gemiler  ile Sedir Adasına    getirttiği şeklindedir.
   Bu romantik efsaneye Muğla Sıtkı Koçman Mühendislik Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü tarafından
 incelemeye alındı ve sonuç ; Mısır’dan ve Sedir Adasından alınan kumlar laboratuvar ortamında karşılaştırılır.


kumu farklı


Kumların jeolojik yapısı ve kumların yaşının karşılaştırılmaları sonucu Sedir Adası’ndaki kumun Mısır’dan gelmediği, hatta Sedir Adası’ndaki kumun Mısır’daki kumdan 500 yıl önce oluştuğu ispatlandı.
    Gerçekleri ortaya çıkaran Prof. Dr. İlkay Kuşçu ve ekip arkadaşlarına teşekkürler.

Artık Romalı komutan Antonius , Kleopatra’ya nasıl açıklayacaksa…J

Ada’nın kuzey kıyısındaki kumlar, özel biçimde oluşan kalker damlacıklarıdır. Ege ve Akdeniz’de Sedir Adası
dışında Girit Adası’nda görülür . Kumları özel güvenlik görevlileri korumaktadır ve adanın dışına çıkartılması yasaktır. 




Evliya Çelebi’de “Gökaba,Ula ilçesine bağlı bir köydür.”demiştir. Köyün ticari amaçlı bir iskelesi ve kalesi de mevcuttur demiştir.
Aynı zamanda Çelebi, Gökova’nın kalesinin körfezin sonunda ve harab bir şekilde olduğu içinde kimsenin barınmadığını

yazmıştır.


   Çelebiye göre ; Gökova iskelesi Muğla, Ula, Yerkesik, Bozöyük, menteşe, Milas ve Mısır’ın ticaret iskelesidir. İskelenin korunması amacı ile Gökova Kalesinin onarılması gerekir demiştir.




Evliya Çelebi, Kanuni Sultan Süleyman’ın Rodos seferine giderken Gökabad’dan ordusu ile geçtiğini yazmıştır.
Sakar yolunun çok dik olduğunu ve kendisinin bu yolu tercih etmediğini , vadi içinden Ula’ya gittiğini kaydetmiştir




KSENOFON kimdir;

 Sokratesin öğrencisi Yunan filozof, yazar, tarihçi ve asker demiştik fakat başka özellikleri de
var.  Ksenofon, uzun yıllar Anadolu’yu işgal eden Pers ordularında bulunmuş çoğunlukla İranlıların askeri

eğitim ve öğretim düzenleri ile ilgili görüşlerini yazmıştır. Bununla birlikte Pers ordularının  tüm sefer kayıtlarını tutmuştur.


sakar tepesi
Sakar yokuşunu çıkarken de inerken de seyir terasları var
Akyaka ve Gökova Körfezi manzarasının en güzelleri buradan
 çekiliyor deniyor. 




Maalesef ben duramadım .





Günün Sonu muhteşem manzarası



Kuzenlerim Oya ve Seher ve aileleri ile tadına doyamadığımız dolu dolu
üç gün geçirdik seneye başka rotalarda buluşmak dileğimle..

Biz Akyaka'ya  tekrar tekrar  gelmek istiyoruz.


                                       SİZLERE DE PATİ PATİ GEZİLER :)

       

0 comments:

Yorum Gönder