Hani derler ya ekmek elden su gölden diye. Fethiye’deki tatilimiz için en uygun
deyim. Eşimin iki abisinin de evleri var ve her sene utanmadan sıkılmadan biz oradayız.
Kalacak yer, yemek müesesseden üstüne bir de bizi Fethiye’nin güzelliklerini,doğal ve kültürel miraslarını
gezdiriyorlar ..
Doğal güzelliklerini; kanyonu , denizi ,dağları, dereleri,
tepeleri, orman içinde koyları, yaylaları, ve saklı cennetleri ve yanında Likyalıların Romalıların Bizanslıların ve Osmanlıların
bize bıraktığı şehirleri gezmek bize çok özel olduğumuzu hissettiriyor.
Bu güzellikleri bizden önce
görmüşler M.Ö.beş bininci yıllardan beri yerleşmişler ve terk
Gezmenin bu
kadar rahat olduğu şehir görmedim diyebilirim. Her yer çok temiz.Kazıklamayan
esnafı, evlerin güzellikleri, çiçekler ve her yerde ağaçların olması , çok çok
uzun bisiklet yollarının olması, şehir merkezinde yürüyüş yolları olması, dinlenmek için sık sık bankların olması ve akşam saatlerinde gün batımı ve çimlerin üstüne termosunu yemeğine
alıp gelen ailelerin
görüntüsü ve tabi ki canlı müzik çalan kafelerden duyulan
müzik tek kelimeyle mükemmel. Daha ne olması gerekiyor bilemiyorum.
Fethiye ülkemizin gurur kaynağı olan yerlerin başında
geliyor.
İlk önce adının nerelerden geldiğini sonra tarihindeki
uygarlıkları ve bizim gezdiğimiz yerlerden devam edelim.
FETHİYE VE ESKİ
İSİMLERİ
M.Ö 5.yy.da Lykia uygarlığının eyaletlerinden biri olan
Fethiye’ye Telmessos deniyordu. Telmessos ismi tanrı Apollon’un oğlu Telmessos’tan aldığı belirtilmektedir.
Aydınlık , ışıklı ülke anlamına gelmektedir.
Roma döneminde
ise ; Romalılar kendi ülkelerine uzaklığını kastederek Latince uzak memleket
anlamına gelen "MAKRİ’’ adını kullanmışlardır.
Roma İmparatorluğunun (M.S 395 ), Doğu ve Batı Roma
İmparatorluğu olarak iki ayrılmasında Doğu Roma İmparatorluğu (Bizans imparatorluğu) sınırlarında kalmıştır. M.S Vlll.yy Konstantinapolis’te Bizans İmparatoru ll. Anastasios (713-715)
döneminde Makri ismini değişerek ‘’ANASTASİAPOLİS’’ olarak değiştirilmiştir.
100 yıl kullanıldıktan sonra tekrar ‘’MAKRİ’’ ismine
dönülmüştür.
Yazılı olmayan
kayıtlarda Osmanlı zamanında’’ BEŞKAZA’’ isimde kullanılmıştır.
Beşkaza ismi ise; Meğri ve çevresinin beş adet kadıyla
yönetilmesinden verilmiştir
MEĞRİ ismi 1914 yılına
kadar kullanılmış. 35.Padişah
Sultan Mehmet Reşat Han Fermanı ile 27 şubat 1914 yılında Taberiya yakınlarında şehit düşen ilk Türk pilotların dan Fethi Bey’in adının yaşatılması amacıyla "FETHİYE" ismi verilmiştir.
Fethiye denince akla Antik dünyanın Lykia uygarlığının başladığı ve bittiği bölge gelmelidir.
Günümüzde ise Teke yarım adası (Antalya-Fethiye arası) ile
Muğla ilinin güney bölümünü kapsamaktadır.
Antik Çağ’ın en özgürlüğüne düşkünlükleri
(savaş da yenileceklerini anlayınca teslim olmamak için intihar ettiği bilinen tek toplumdur.), anaerkil yaşamları, savaşçı
, barışçı, kendilerine özgü mimarlık sitilleri olan, kurdukları kentlerin güzellikleri
günümüze kadar gelebilen kaya anıtları ve kaya mezarları günümüzde dahi
görenleri etkilemeye devam etmektedir.
Herodotos’a
göre Lykia'lılar, Minos’un kardeşi Sarpedon’un önderliğinde Girit’ten göç
etmişlerdir.Minos ; Efsane Girit kralı Minos’un kimi yazarlara göre
bilge bir kral kimine göreyse merhametsiz ,diktatördür.
Homeros, İlyada
(destanında) Lykyiların liderleri Sarpedon ve Glaukos ile birlikte Troia’ların
yanında savaştıkları yazmıştır.
M.Ö.5 yy’dan
başlıyarak, uygarlığın gelişmesi var olma çabası içinde Perslerin, Roma’nın ve Bizans’ın
yönetiminde kalmasına karşın , özgün yapısını korumayı başarmışlardır.
Lykia, Anadolu’da Lidya egemenliği altına girmeyen tek topluluktur.
M.Ö.545’den sonra Pers hakimiyetine girmişlerdir. Telmessos, Likya ile birlikte 1.satraplığa
(Perslerin valilik atanması da denilebilir)
bağlanmıştır.
Pers’ler karşı
kurulan M.Ö.446 yılında Atina
öncülüğünde kurulan Attika-Delos Deniz birliğine giren ve 446-424 tarihleri
arasında vergi ödeyenler listesinde ,Lykia'lılar ve ayrı olarak adı geçen Telmessos, kesintili
olarak devam eden Perslerin hakimiyeti Büyük
İskender'in Anadolu topraklarına girmesi ile son bulmuştur.
B. İskenderin
ölümünden sonra , Roma dönemi başlar. M.Ö. 43 yılında Roma Senatosunun
İmparator Claudius’un önerisi ile Likya’yı Romanın bir eyaleti olarak ilan
etmesinden sonra Telmessos da Romanın egemenliğine girdi.
M.S 451 yılında Kalkhedon konsülü’ne katılan Telmessos özellikle
7.yy’da Arap akınları yüzünden hayli zayıflayarak önemini yitirmiştir.
Bizans
İmparatoru ll.Anastasios (713-715)
kentin ismini Anastasiupolis olarak değiştirmiş ve isimi bir yüzyıl
kullanmışlar.100 yıl sonra
ise Roma’ya olan uzaklığını kastederek uzak diyar anlamında ‘’MAKRİ’’ ismini
uygun görmüşler.
1071 yılı ise ;Anadolu topraklarına yeni gelenlerin ve
gidenlerin olduğu yılların başlamasına sebep olan Selçuklu Sultanı Alparslan’nı Bizans
Ordusunu yenmesi olmuştur.
Moğol istilası,
Büyük Selçuklu Devletleri'nin Beyliklere bölünmesine ve Moğol istilasından
kaçan Türkmen boylarının da katkıları ile bölgedeki beylikleri güçlenmiştir. Güçlenen
beylikler ,Türk olmayan nüfusu egemenlikleri altına almaya başladılar.
1282 yılında Menteşe Bey ölünce yönetim oğullarına
geçmiştir.Bu arada Makri’nin adı Meğri olarak halk arasında
değişmiştir.Bizans
İmparatoru Makri ve çevresini geri almak için General Alexi’yi güçlü bir
orduyla bölgeye gönderir.General Alex başarılı olur Makri ve civarı tekrar Bizans
toprakları olur. Uzun sürmez General Alex Bizans’a karşı ayaklanır.Ve öldürülür.
Menteşeoğulları , Rodos
Şövalyeleri'ne karşı devamlı savaş halinde olmuşlar ve bölgenin geri alınmasını engellemişlerdir.
1390 yılında Yıldırım Beyazıt, Menteşe Beyliğini Osmanlı
Devletine bağlamıştır . Timur ve Yıldırım Beyazıt arasında Çubuk ovasında
gerçekleşen Ankara savaşında (1402) Menteşeoğulları Timur’un yanında yer
almışlardı. Karşılığında Menteşeoğulları
tekrardan tüm topraklarını geri aldılar. Fakat Yıldırım Beyazıt’ın oğulları
arasındaki taht kavgasında İsa Bey’in yanında yer almaları Mehmet Çelebi'nin gazabına
uğramalarına , bölgenin yakılıp yıkılmasına sebep olunmuştur.
Mehmet Çelebi’den
sonra başa geçen ll.Murat döneminde ise
1426 yılında Menteşe Beyliği tamamen iktidardan düştü.
Otorite
boşluğundan yararlanan papalık, Venedikliler ve Rodos Şövalyeleri bölgedeki
hakimiyetini artırır.1473 yılında Venedikliler Makri’yi alırlar, bir kale kurup
yerleşirler, sonradan adı Şövalye Adası olacak olan limana hakim olan adaya da yerleşirler.
1521 Kanuni Sultan
Süleyman ve ordusunun Rodos Adası'nı fethedilmesi ile birlikte Makri ve
çevresi de Osmanlı İmparatorluğu topraklarına katılmıştır.
1864 yılında kaza
yapılan Meğri’de ilk belediye örgütü 1874’te kurulmuş ve ilk belediye başkanı
Rodoslu hacı Mehmet Ağa olmuştur.
Meğri ismi 1914
yılında ilk hava şehidimizin ismi olan Fethi Bey’in anısı için FETHİYE ismi
verilmiştir.
BİZE KALANLAR VE GEZE BİLDİKLERİMİZ
XANTHOS
Xanthos Lykia’nın en önemli şehridir. Adını Xanthos
Nehri’nden (bugünkü Eşen Çayı) alır ve Hellence ‘sarı’ anlamına gelir.
Herodotos
M.Ö.545 yılında Lykia’yı ele geçiren Pers Generali Harpagos’a karşı Xanthos
halkının kahramanca savaştığını anlatır. Yenileneceğini anlayan
Xanthos’lular kadınlarını , çocuklarını
ve çalışanlarını eşyaları ile birlikte Akropol'e kapatıp ateşe vermişlerdir. Bütün erkekler ise
dövüşerek ölmüşlerdir. O sırada Xanthos’dan uzakta bulunan 80 aile sağ kalabilmiştir.
Xanthoslular;
Peloponnes savaşlarına bağımsızlıklarını korumak için Atina şehir devletine
karşı Sparta şehir devletinin yanında yer almışlardır. ( M.Ö. 431-404 arası sürmüştür)
Lykia’lılar ölümden
sonra tekrar Dünya’ya geleceklerine inandıkları için mezarlarına çok özenmişlerdir ve lahitlerin üst kısmı ters dönmüş kayık şeklindedir. Dünya sel suları
altında kalırsa kayıklara binerek kurtulmayı düşünürmüşler.
İlk kazılar 1838’de Charles Fellows tarafından yapılmıştır
ve bulunan bütün kabartmalar ve mimarı parçalar Londra’ya götürülmüş ve British
Museum’un Lykia salonunda sergilenmektedir.
Nereidler Anıtı ,
Yüksek kaide üzerinde, İon düzeninde bir Helen tapınağı biçiminde mezar
yapısının yer aldığı anıtsal bir Heroondur. Bu Anıt, M.Ö.400 yıllarında yapılmıştır. Maalesef ülkemizde değil değerli kabartmaların hepsi British Museum'da sergilenmektedir.
Tiyatro iyi durumdadır ve Roma çağına tarihlenir.İstanbul Arkeoloji müzesinde koruma altına alınan Xantos’a
eserlerinden biri Lykia bir kule mezar içinden çıkan
M.Ö.540-530 sıralarından kalma arkaik bir kabartma üzerinde
güreşçiler görünmektedir. Günümüze kadar gelmiş bazı mezar odası kabartmaları
da İstanbul Müzesindedir.
Günümüzde
olmayan birden fazla uygarlığa ait mimari teknoloji ve planlama örneğine sahip
olması nedeni ile seçilmiştir.
UNESCO DÜNYA
KÜLTÜREL MİRAS LİSTESİNE XANTHOS VE
LETOON 1988 YILINDA GİRMİŞLERDİR.
LETOON
Antik çağ’da
Lykia’nın dini merkezi konumundaydı . Tanrıça Leto’ya adanarak kurulan kentte
Leto ayrıca Artemis ve Apollon'a adanan
tapınaklar da mevcuttu ve Lykia birliğinin bütün kutsal törenleri Letoon’da
yapılmaktaydı. Bununla birlikte bir manastır, bir çeşme ve Roma Tiyatrosu
kalıntıları bulunmaktadır.
TELMESSOS (FETHİYE)
En görkemlisi Harpapos’un oğlu AMYNTAS’ın ad
ını taşıyan İon düzenindeki kaya mezardır. Halk arasında Kral mezarları denmektedir. Lahit tipindedir. Değişik bir özelliği de Fransız ünlü gezgin Charles Texier adını kaya mezarına kazımıştır.
ını taşıyan İon düzenindeki kaya mezardır. Halk arasında Kral mezarları denmektedir. Lahit tipindedir. Değişik bir özelliği de Fransız ünlü gezgin Charles Texier adını kaya mezarına kazımıştır.
TLOS
Lykia Birliğinin ilk yerleşmelerinden olanlardandır. Tlos
kenti dik yamaçları ile doğal açıdan korunaklı olsa da bazı yerlerin de surlarla
takviye yapılmıştır. Dik yamaçlarda ki kaya mezarları ile dikkat çeker en
görkemlisi kanatlı at Pegasus’un üç başlı canavar Chimera ile savaşırken
resmedildiği Bellerephontes’e ait mezar anıtıdır. Stadyum, kilise, hamam, tiyatro
kalıntıları akropolun civarında yer alırlar.
Güçlü Lykia Birliği’nin en büyük altı kentinden biriydi. Her
kentin 3 oy hakkı vardı. Diğer beş kent başkent Xanthos, Patara,Myra ve Olympos dur. Pınara mezarlar bakımından zengindir.
Roma ve Lykia mezarları vadır. Kutsal bir yapının veya ölü gömme ile ilgili bir
tapınağın kalıntıları çok az kalmıştır ve daha iyi durumda olan tiyatro
kalıntıları mevcuttur.
CADİANDA
Fethiye'den 20 km uzaklıktaki Üzümlü'den 8 km stabilize bir
yolla ulaşılmaktadır. Antik dönemin spor kompleksi, tiyatro,tapınak tipi mezarlar kalıntılarını görmek mümkün.1992
yılında Fethiye Müze Müdürlüğünce kurtarma kazısı yapılmıştır.
Bu çalışma sonucu ören yerini rahatlıkla ve kolaylıkla
gezebilmek için 2.5 km uzunluğunda gezi yolu yapılmıştır.
KAYAKÖY
Ticaret için Meğri’ye gelen Grekler malarya mikrobu yayan
bataklıklardan uzak bir bölgede Levissi (Kayaköy) şehrini kurarlar. Meğri
(Fethiye) bu şehrin iskelesi olur.19.yüzyıl’ın ikinci yarısında Osmanlı
İmparatorluğu'nun azınlıklara tanınan haklardan yararlanarak yamaca dayalı 50 m2 ve iki
katlı taş evler yapılmıştır.350-400 civarında ev ,iki kilse, şapeller, okul,
gümrük binasından mevcut olan köyün, evlerinin yapılışında bir matematik hesabı
olduğunu söylerler.
Evler, manzara
ve ışık açısından birbirinin önünü kapatmayacak şekilde yapılmış ve girişte
yağmur sularının toplandığı sarnıçlar mevcuttur.
l. Dünya savaşı
sonrası Osmanlı Devletinin topraklarını paylaşımı sırasında Venizelos bölgenin Rum nüfusu çokluğu nedeniyle Yunanistan’a verilmesini istemişler. Mayıs
1919’da Antalya’yı ve Fethiye’yi İtalyanlar işgal etmişlerdir.
Haziran 1920’de Fethiye’den çekilmişlerdir.1922 Mübadele
sonucu Fethiye ve Levissi ‘de yaşayan tüm Rum’lar Yunanistan’a göçmüştür. Batı
Trakya’da ki Türkler
Kayaköy koruma altında deniliyor ve çivi çaktırılmıyor
deniliyor. Korurken öldürenlerdeniz galiba ?
Birçok projeden bahsediliyor. Fakat eylem yok..!
Hayalet şehir deniliyor…
ÖLÜDENİZ VE
BELCEKIZ
Fethiye denince akla ilk gelen Ölüdeniz oluyor. Uğramadan ,
yüzmeden geçilmeyecek yerlerden bir. Burada zamanın nasıl geçtiğini anlamanın mümkünü yok yapılacak çok faaliyet
var mesela Baba Dağı'na buradan çıkıp yamaç paraşütü yapabilirsiniz ya da cafelerde rahat rahat oturarak
seyredebilirsiniz .
KELEBEKLER VADİSİ
Hala daha güzelini
bulamadık. Kelebekler Vadisi'nde kelebek de bulamadık, ileride şelale var dediler
…Şelaleye benzetemedik ?
Kelebekleri bulmak için tekrar tekrar gidilmeli…
KABAK KOYU
Kabak Koyu’na Fethiye’den minibüse binerek yaklaşık bir
saat yolculuktan sonra varabildik. Hiç şikayet etmedik manzara çok çok muhteşemdi. Minübüsten inince koya gitmek için
tekrar bir minibüse binmemiz gerekti 12 kişi olunca kalktı ve anladım orta yaş
üstü niye yok …Toz, toprak yol da minübüste hep beraber oturduğumuz yerde
zıplaya zıplaya koya geldik. İner inmez deniz tabii ki…Deniz olağanüstüydü.Üşenmeden ,ayaklar
sağlam iken gidilmeli…
GÜNLÜKLÜ VE
KATRANCI KOYLARI
Ölüdeniz!e göre çok sakinler ve orman kamp alanları içinden geçilerek çam ve
günlüklü ağaçlarının gölgesinde yüzmek,dinlenmek,oturmak tüm yorgunluğunuzu alıyor. Denenmeli.
ÇALIŞ PLAJI
Ne arasanız bulacağınız bir plaj; Hediyelik eşya satan
dükkanlar, lokantalar, kafeler, dondurmacılar, oteller, pansiyonlar,sörf
yapanlar ve öğretenler hepsi bir arada.Ve tabii ki halı gibi taşsız kumu ile
denizini görmeden, zaman geçirmeden gidilmeyecek plajlardan. Biz gittiğimizde
Türklerden çok yabancı turistler vardı. Çalış plajında kite sörf yapmanın
güzelliğini zarifliğini görülmeli,biz denemedik ama zevki görünüyordu.
Kayalar Köyün'den Afkule için yola çıktık fakat tabelada Gemiler Koyu'nu görünce bir bakıp dönelim
dedik dönemedik.Farklı, sade, sessiz ve çam ve zeytin ağaçların
altındaki koya doyamadık hele tam karşısındaki ada St.Nicholas(Gemiler Adası)’a tekne ile geçiliyormuş oraya da
gidemedik, Bizans döneminden kalma kalıntılar varmış ve denizler Azizi Nicholas’ın bu adada yaşadığı biliniyor. 1990 yılında
bir Japon Arkeoloji heyeti ve Fethiye Müzesi ile beraber kazı çalışmaları
yürütmüşlerdir.
Bizans’ın ve Aziz
Nicholas’ın denizcilerden topladığı hazineleri biz aldık ..Bilginiz
Olsun…Aramayın .
Aynı zamanda buranın denizi çok berrak olduğundan birkaç tane dalış merkezi de var.
İlginenlere öneririm.
İlginenlere öneririm.
SAKLIKENT
Antalya-Muğla sınırını çizen Eşen Çayı’nın kolu olan
Karaçay’ın oluşturduğu kanyondur. Yüzyıllar boyunca nehir yatağının sürekli
olarak aşınmasında meydana gelen kanyonlar görünmesi gereken ender
güzelliklerden biri.
Uzunluğu 18 km , en dar yeri 2 metre ve yüksekliği 200 ile 600 m arası olan kanyona mutlaka gidilmeli..
Uzunluğu 18 km , en dar yeri 2 metre ve yüksekliği 200 ile 600 m arası olan kanyona mutlaka gidilmeli..
Fethiye’nin doğal
ve kültürel miraslara sahip olması da olabilecek tüm güzelliklerin var olması
Oturacak yer bulmak
zor oldu . Kahvaltısı meşhurmuş 1 saat sonra dediler. Beklerken derenin içinden
yürüyerek gezinmek , deredeki salıncakta sallanmak , buz gibi suda yüzenleri seyretmek acayip
keyifli ,etrafı gezerken atlar gördük ,binilebiliyormuş.
Burası ilk önce atların bakım ve dinlenme yeriymiş ve
İstanbul’dan gelen gençler burayı düzenleyerek hizmete açmışlar.
İyi de yapmışlar. Bir kaç gün çadırda kalıp daha iyi
keşfedilmeli..Doğa ile iç içe ve huzur verici.
PEKİ BU FETHİ BEY KİM ?
Mehmet Fethi Bey, 1887 Ayazpaşa/ İstanbul'da doğdu. 1901 yılında Deniz Çarkcı Lisesine
girmiştir.Çarkçı üsteğmen rütbesi ile 1908 yılında mezun olan Fethi Bey, 1910 yılında Hamidiye
yeteneği fark edilince , makinistlik eğitimi yerine pilot eğitimine alınmış. Balkan savaşı çıkınca,
eğitimi bitmeden yurda dönmüştür.Fen Kıt'aları Müfettişliğinde pilot olarak görevlendiriliyor.
Türk Hava Kuvvetleri tarihinde ilk savaş gücü olan sekiz pilottan birisidir.Balkan savaşlarında göstermiş olduğu başarılardan Liyakat madalyası almıştır.
Türk Hava Kuvvetleri tarihinde ilk gece uçuşlarının yapılması, düşman hatları üzerine (Bulgar hatları üzerine) bomba atılması.Fethi Bey ve ekibi tarafından gerçekleştirildi.
İstanbul-Kahire uçuşu gerçekleştirirken Şam'ın Taberiye ilçesi yakınlarında düşerek Türk Havacılık
tarihinin ilk şehitleri olmuşlardır. (27 şubat 1914 ) Mezarları Şam yakınlarında ki Selahattin Eyyubi Türbesinin yanındadır.
PTT Genel Müdürlüğü'nün 2001 yılında çıkardığı
ALTIN KANATLAR KONULU ANMA PULLARI
ALTIN KANATLAR KONULU ANMA PULLARI
Saklıkente giderken mola yerimiz
ÖZGECANIMIZ
Resimlerden çok çok güzel yerlerdi .
Sırada LYKİA YOLU turu var Seneye İnşallah
Fransız gezgin 1802'de Versailei'de doğdu ve 1871 yılında paris'e öldü.
Paris Güzel Sanatlar Yüksek okulunu bitirmiş,Fransız Bilimler Akademesi ve Paris
Arkeoloji Enstitsü üyelikleri yapmıştır.
Bayundırlık işleri Müfettişliği görevi esnasında Fransız Hükümeti
tarafından Anadolu'ya gönderilmiştir.
İlk 1833 yılında olmak üzere iki defa gelmiştir.ikincisi 1843 yılında ve yıllarca
süren seyahat ve incelemeleri olmuştur. Arkeolojik kazılarda yapmıştır.
Bütün bu çalışmalar sonucunda
ASİE MİNEURE (Küçük Asya ) kitabında Anadoluyu anlatmıştır.
Küçük Asya kitabı alınmalı okunmalı.
FETHİYE MÜZESİ
Müze 1962 yılında Fethiye ve çevresinden toplanan eserlerle oluşturulmuştur.
1987 yılında ise şimdiki yerine taşınmıştır.
Arkeolojik ve Etnografya bölümlerinden mevcuttur.
Arkeolojik bölümde; M.Ö. üç binden başlayarak Bizans dönemi sonuna kadar
olan eserler sergilenmektedir.
Önenli eserlerinden biri Likçe'nin çözülmesinde büyük katkı sağlayan üç dilde yazılmış STELdir.
Başka bir eser ise " Kumrulu genç Kız Heykeli" ve yanındaki iki kadın heykelidir.
ETNOGRAFYA SALONU'DA ;Yöreye ait çeşitli dokuma örnekleri, el işlemeleri,
kaftanlar, üç etekler, gümüş takılar yer almaktadır.
Müzenin bahçesinde İse ;Büyük taş bloklar ve Lahitler sergilenmektedir.
24 Nisan 1957’de meydana gelen deprem, merkezdeki evlerin %
90’nın yıkılmasına neden olurken
Sadece 19 kişi hayatını kaybetmiştir.
Dönemin Kaymakamı Nezih Okuş ve diğer yöneticilerin duyarlı
tutumları halkı bilgilendirmesi sonucu can kaybı çok az olmuştur.
HER YIL GİDİLMELİ VE YENİ YERLER KEŞFEDİLMELİ...:)
...SİZLERE DE PATİ PATİ GEZİLER DİLERİM :)
...SİZLERE DE PATİ PATİ GEZİLER DİLERİM :)