Rumeli Feneri
İstanbul Boğazın’dan Karadeniz’e
geçiş yapan deniz taşıtlarının girişini
ve çıkışını takip edilecek en son yerleşim yeri.Burayı
görmeden ölmemek gerekir dedik ve yola çıktık. Sekiz kişi
gidecekken aksilikler oldu ve 4 kişi yola çıktık.
Osmanlıdan hatta
Bizans döneminden beri askeri önemi olan bölge 1950'ye kadar giriş çıkışı kontrol
altındaymış, şu anda ise birinci dereceden doğal sit alanı içinde.
Yeni yerleşimlere izin verilmiyor.
Nasıl gidilir diye pek düşünmeden,taksiyle gittik.Ormanlık arazilerden geçerken Boğaz'ın eşsiz
manzarası ile Rumeli Fenerine vardık.
Hafta içi olmasından çok sakindi ve hemen kalenin surlarında
gezinmeye başladık. Bize eşlik eden deniz manzarasını mutlaka ama mutlaka görmeniz gerekli.
İstanbul’da yaşamanın
en güzel tarafı : her ilçede farklı bir doğal ve kültürel mirasla karşılaşmak.Ve gezerken hikayelerini öğrenmek de heyecan
verici oluyor.
Rumeli Feneri; kalesi ,feneri ,denizcilik hikayeleri,
denizcilik müzesi ,çay bahçesi ve 2-3 tane balık lokantaları ve her soruya
cevap veren insanları ile harika bir yerleşim. Kışın da gidilmeli Karadeniz’in
devasa dalgalarını ve gemilerin dalgalarla tatlı mücadelesini seyretmek …
Biz kalenin
surlarında gördüğümüz manzara ile büyülenirken zamanı unuttuk.Fenere gitmek
için yürürken 110 yaşındaki çınar ağacı, köyün kahvesi
camisi , güzel sokakları derken fenere geldik .Fenerin yüksekliği 30 metre denildi . Yükseklik korkusu olan arkadaş da çıktı.
Gördüğümüz manzaraya değerdi…
Fenerin hemen yanında bulunan Saltuk Dede türbesi denize açılan balıkçıların çok sık uğrak yerlerinden.
Gene fenerin hemen yanında Fenerin Müzesi'ne mutlaka uğrayın
İçerideki görevli tüm eşyaların ne zaman ve ne için
kullanıldığını büyük bir keyifle anlatıyor. Denizdeki yardım çağrılarına
verilen cevapları ve kurtarma ekibinin başarılarını da anlatıyor. Dinlemek için
vakit ayırmaya değer…
Manzara
,kale ,fener derken açlık geldi. En taze balık en uygun balık burada derken
balık yiyemeden dönmek gerekti.
Tekrar gelmek için bahanemiz olsun dedik. Dönüşümüz,
gidişimizden daha etkiliyiciydi. Rumeli Feneri ile Hacı Osman arası sefer yapan
150 numaralı otobüse bindik Sarıyer'de indik.Sonrasında şehir vapuruyla 1.5 saat süren tekne yolculuğumuz Eminönü’nde bitti. Kesinlikle tekrar tekrar
yapmak için bahaneler bulunmalı..
RUMELİ FENERİN
İSMİ
Konumundan dolayı Antik Çağlardan beri yerleşim yeri olarak
kullanılan bölgenin ilk bilinen ismi PANİUM
veya
PANYUM burnu, Bizans döneminde ise
Köyün ismi bir süre TÜRKELİ olarak kullanıldı . Daha
sonra köy Rumeli yakasında olduğundan Rumeli
feneri adını almıştır.
Gezilecek Yerler
Öreke Kayalıkları
Antik ve Bizans dönemlerinde öreke kayalıklarının isimleri
Kyangeis ya da Symplegades kayalıkları veya
Bavonera ya da Geant kayalıkları denmiş.
Bu isimlerin Türkçe karşılığı ise Orakiye veya
Öreke kayalıkları denmiştir.
Bu efsanelere
konu olmuş kayalar zamanla birbirinden ayrılmış beş büyük kayadan oluşmuştur.
Osmanlı döneminde bu kayalara verilen isimler
.
Bizans döneminde
ise bu kayaların en büyüğünde Apollo tapınağının ve Pompeius Sütunu dikilmiş
olduğu söylenmektedir.
Pompeius Sütunu ,deniz kazalarının önlemesi ve yol gösterici
olarak kullanılmış. Bu sütunun üstündeki latince yazıları Setsini (1778)
yorumlamış.
Sütunun tebirius adına dikildiğini ve sefere çıkacak
gemilerin yol güvenliği için kurban adak yeri olarak kullanıldığını
belirtmiştir. Zamanla sütun yıkılmış
Evliya Çelebi
(1611-1682) seyahatnamesinde “ Kaleden taşra yüksek bir kule üzere bir fanus’u
azim” bulunduğundan bahsetmesi burada daha önceleri
Bir fenerin bulunduğunun kanıtıdır . Aynı zamanda Ali Macar
Reis 16.yy eseri olan Atlasın’da aynı noktada bir fenerin bulunduğunu işaret
eder.
Günümüzde ise Öreke
veya
Roke veya Hera adı verilmektedir. Gene günümüzde bu beş kayalık ( adacık
) liman yapımı için araları doldurulmuş ve en büyük kaya ile kara arasında tam
bir bağlantı sağlanmıştır.
Öreke kayaları
Öreke kayaları
RUMELİ FENERİ
1855-1856 yıllarında
kırım savaşı sırasında Fransız ve İngiliz savaş gemilerinin İstanbul Boğazı’nın
Karadeniz girişine rahat girilebilmesi için Fransızlar tarafından (15.05.1856) yapılmıştır. 1933’den sonra işletmesi
Fransızlar’dan Türklerin eline geçen
fener 30 metre yüksekliğinde 18 mil uzaklıktan görülebilen beyaz ışığı ile günümüze kadar üç kere yıkıldığı ve tekrardan
yapıldığı. Fenerin hemen yanında bulunan Saltuk Dede Türbesi balıkçıların dua etmeden denize açılmadığı
söylenmektedir.
Fener'den Liman ve Yavuz Sultan Selim Köprüsü
Fener'den Liman ve Yavuz Sultan Selim Köprüsü
En farklısı ise
Fenerin Müzesi , Fenerde kullanılan araç ve gereçler, haritalar, yemek kapları
,halatlar ve resimler ve Karadeniz veya Boğaz sularında
yardım isteyen gemilere kurtarma çalışmalarını anlatan
görevlinin bilgisi. Uğramaya ve dinlemeye değer.
Rumeli kalesi ise ilk
Cenevizler tarafından yapılan ve günümüzde kalan sütunlar arasında tarihi filim
seti olarak kullanılmaktadır.
Osmanlı padişahı lV.Murat (1623-1641) tarafından bir hisar
yaptırılmış, sultan murat adına yapılmış bir cami, buğday ambarı, cephanelik ,
büyük ve küçük toplar ve askerin kalacağı evler yaptırılmıştır. Maalesef
günümüze sadece birkaç duvar kalabilmiştir. Osmanlı hamamı ise ikinci dünya
savaşı sonuna kadar askeri birlikler
tarafından kullanılmış daha sonra terk edilmiştir.
ÇEŞMELER
Gazi Hasan Paşa tarafından (1775) yılında yaptırılan iki
adet çeşme park ve liman çeşmeleri diye anılmaktadır.
Dere mahallesindeki
Hacı Ahmet Ağa çeşmesi (1771)
Kabakçı Çeşmesi (1815)
Kaptan Bayram tarafından yaptırılan Atlama Çeşmesi (1936)
Maalesef onarım ve yenileme çabaları sonucunda tarihi
değerlerini kaybetmişlerdir.
Ramazan Ağa Cami; 17.yüzyılda yapılan bir camidir.
Yeni Cami ise; Eskiden Kilse olan sonradan cami’ye
dönüştürülmüş.
RUMELİ
FENERİ TARİHİNDEKİ ÖNEMLİ OLAYLAR
Birincisi,1352 yılında Rumeli feneri açıklarında yapılan
Venedikler ile Cenevizler arasındaki deniz savaşıdır. Cenevizler kazanmıştır.
Diğeri ise Osmanlı İmparatorluğu zamanında Kabakçı Mustafa
olayıdır. Kabakçı Mustafa’nın Rumeli
kavağı hisarından çıkarak Büyük deredeki çayır başında toplanan yeniçeriler ile buradan hareket ederek
padişah lll.Selim’i tahtan indirip
(1807) öldürmüşlerdir. 1808 ise Kabakçı Mustafa konağında, Mustafa Alemdar Paşa
tarafından öldürtülmüştür.
Rumeli Feneri
köyünde 1899 yılında büyük yangın atlatmış 70 kadar ev yanmıştır.
Bizans döneminde , köy halkının çoğunluğu Rum, Osmanlı
döneminde ise Türkler bölgeye yerleşmeye
başladı .
En çok göç aldığı dönem Kırım Savaşı etkisinden kaçan Rizeliler Rumeli Köyü'ne yerleştirilmiştir.
En çok göç aldığı dönem Kırım Savaşı etkisinden kaçan Rizeliler Rumeli Köyü'ne yerleştirilmiştir.
Mübadele zamanında
ise tamamen Türk köyü olmuştur.
Rumeli Feneri Köyüne "Balıkcılık Üniversitesi “, ” Balıkcılar okulu ” da denilmektedir
Köyün dışında içimi güzel Çırpına içme suyu vardır.
Biz Gezmekten Çok Keyif Aldık Tekrar Tekrar Gideceğiz.
Sizlere de Pati Pati Geziler :)
Biz Gezmekten Çok Keyif Aldık Tekrar Tekrar Gideceğiz.
Rumeli Fener Köyünün Çiçekleri
Sizlere de Pati Pati Geziler :)
Çok güzel insallah bizde bir gün gideriz
YanıtlaSilMutlaka gidilmeli
SilSevim yine akıcı bir üslupla yazmışsın,oraya gitmiş gibi hissediyor insan,çok güzel bilgiler ve muhteşem fotoğraf kareleri ilçede süslemişsin,Eline yüreğine ve kalemine sağlık
YanıtlaSilTeşekkürler Arkadaşım :)
YanıtlaSil