15 Nisan 2020 Çarşamba

Published Nisan 15, 2020 by with 0 comment

KEŞAN / ERİKLİ / MECİDİYE /SAZLIDERE




       Edirne ilinin Keşan ilçesinde bulunan Mecidiye ve Erikli yılda en az bir veya iki kere gittiğimiz yerlerden . Kızımın ilk su altına dalmaya başladığı yer.




Yılda bir kere görüştüğümüz üniversiteden arkadaşlarımla buluştuğumuz yer de burası,bu tatil beldeleri.



    Her yıl gitmemizin sebeplerinden biri de Trakya Müzik Festivali'ne katılmak isteyen çocuklarımızın ısrarı oluyor. Çocuklarımız festivalde oluyor anneler de bol muhabbetli gezmelerde ve deniz keyfinde…





     Aynı zamanda  amatör ve profesyonel dalgıçlar için İstanbul’a en yakın dalış yeri İbrice Limanı.





Mecidiye ve Erikli'de yemek için lokantalar ,kafe ve çay bahçesi tarzında yerler çok fazla seçenek mevcut değil. Sebebi sanırım ev pansiyonculuğun çok olması ve gelen hanımların hamarat olması..



        

        SAROZ KÖRFEZİ


Ege Denizi’nin başlangıç noktasında bulunan Saroz Körfezi’nin özelikleri farklıdır.

***Antik çağdaki adı MELAS KOLPOS olarak bilinmekte.



*** Saroz Körfezi güneyden Gelibolu ilçesine bağlı Adilhan köyüne sınır Sazlıdere köyünden başlarsak sıra ile Gökçetepe, Mecidiye, Erikli, Danişment ve yayla köyünü sınırları içindedir.




** Ege Denizin’in en tuzlu bölgesidir.
***Saroz Körfezin’de karmaşık girdaplar çizen akıntılar görülür.
***Bu akıntılar sebebi ile kendi kendini temizleyen dünyadaki beş körfezden biridir.



**** Suların yüksek oksijen içeriği ve körfeze dökülen akarsuların getirdiği bol besin tuzları sonucu balık çeşitleri ve lezzetlerinde fark vardır.

 ***   Saroz körfezi 144 çeşit balık, 78 tür deniz bitkisi ve 34 tür deniz süngerine ev sahipliği yapar.

**** 2010 yılında bakanlar kurulu Kararı ile ‘ ÖZEL ÇEVRE KORUMA BÖLGESİ ‘ ilan edilmiştir.




     ****1970’li yıllarda Türkiye’yi ziyaret eden kaptan Cousteu , Saroz’da dalış yapmış.

****Dalıştan sonra Saroz Körfezi için “KIZIL DENİZİN’NİN KUZEY VERSİYONU “ DEMİŞTİR.



**** Saroz Körfezinin her iki kıyısında yazlıklar bulunmaktadır.
****İbrice Limanı dalış kulüplerinin yoğun olduğu bölgedir.
**** Erikli Tuz Gölü, doğal tuz gölü olmakla beraber pek çok kuş için barınma mekanıdır.



***Trakya müzik festivali 17-21 Temmuz ve 1-4 Ağustos aylarında Erikli sahilinde ve Uzun kumda yapılmakta ...Sanırım bu sene Enez'de de oldu.
***Trakya Müzik Festivali'ne binlerce insan Mecidiye ve Erikli'de pansiyonda, evde veya festival alanında çadırlarda konaklamakta …


***Eriklide konaklamak için birçok seçenek var diyebiliriz. Hemen hemen sitelerdeki evlerin %60-70 kiralık .



*** Bizim arkadaşlar ile Erikli’de kaldığımız tripleks ev İstanbul’dan arkadaşımın yazlık eviydi. Bize nerede yenir, denize nerede daha rahat gireriz,yürüyüş nerede yapılır tavsiyelerinde bulunurken bir de mantı yollamasın mı ne diyelim ışık sitesi sakinlerinden Latife hanıma çok çok teşekkürler...




**İki sene önce gittiğimiz zaman ise Mecidiye köyü yakınında Natura Bungalows adlı butik otelde kalmıştık.Çok bilinen bir yer değil biz de zar zor bulmuştuk.Ama uğraşlarımıza değmişti.Otelin bahçesi,oturulacak -sohbet edilecek yerleri çok hoştu.Yeşillikler içinde,insanın içini açan yerlerdi.Bizim gittiğimiz zamanda fiyatı uygundu.Bir oda için yanlış hatırlamıyorsam 100 tl di. Biz 3 kişi kalmıştık.



*** Festivaller dışındaki zamanlarda Erikli ve Mecidiye köylerinin sessizliği, sakinliği huzur verir. Tavsiye ederim..Biz festival zamanı mecbur gittiğimiz için biraz kalabalıktı haliyle.




İBRİCE

Edirne ilinin Keşan ilçesinin Mecidiye köyünün İbrice Limanı.Biz buraya bayılıyoruz. Kızım denizin altına dalmaya uğraşırken bense üstte yüzüyorum genelde. Yüzmeyi en sevdiğim yer diyebilirim.     İbrice’deki dalgıçların ve öğrencilerinin denize dalmak için seçtikleri çok ufak bir koy. Ama manzaraları harika. Burda yüzmek Assos'ta yüzmek gibi.Deniz suyunun soğuk ve dibin kayalık oluşu ve hemen derinleşmesi muhteşem.



      İbrice koyunun hemen yanındaki biraz yukardaki kayalıklara çıkıp orada oturup etrafı,denize atlayanları, denize giren çıkan dalgıçları seyretmek... İbrice'nin doğasını ve sadeliğini seyretmek .... 



   İbrice’de  yerleşim yeri yok ve kalmak istenirse  kendi çadırınız ile bir yer bulup kalabilirsiniz.Biz denemedik ama denenebilir,güzel bir ortam.


İbrice’ye en yakın yerleşim yeri Mecidiye köy. Burada pansiyonlar ve kiralanacak evler bulabilirsiniz.




    Bizim kaldığımız yer doğanın içinde pansiyonu huzur ve sakinlik burada dediğimiz ve bahçesinden meyva ve sebze topladığımız yeri çok sevdik.(Natura Bungalows yukarıda bahsettiğim gibi )




     Mecidiye’de en fazla uğradığımız yer balıkçı ve gözlemeci oldu.Güzel yerlerdi,biz beğendik.Market alışverişi de Mecidiye'den yapılıyor. İbrice'de sadece bir kafe var.Tost-çay tarzı şeyler satılıyor ancak.Hazırlıklı gidin deriz.


ERİKLİ

Erikli’de çok güzel çiçekli bitkilerin ve ağaçlarından koparılmamış meyvelerin bulunduğu onlarca site var.Sitelerin içlerinde gerçekten envai çeşit çiçekler ve ağaçlar var.Sanki her sitede bahçıvan çalışmış gibi bakımlı ve güzel görüntü oluşuyor.




     Arkadaşlarım ve kızlarımız için  İstanbul'dan tanıdığım olan Latife Hanım'ın tripleks villasının iki katını kiraladık. Eriklide kiraladığımız ev merkeze biraz uzak camiye yakındı.Tam kafa dinlemelik 4 gün geçirdik. Eriklide deniz ,doğa ve muhabbet bize yetti. Nereye gidelim ne yapalım demedik. Akşamları merkezde volta atmak,yemek yemek ve okey 
oynamak için çıktık.



     Latife hanımın misafirperverliği de çok iyiydi, bize mantılar yolladı sağ olsun. Denize girmek için en sakin yerleri gösterdi. Çok çok teşekkürler.



        Erikli'nin denizi  her zaman temiz,kendi kendini temizleyen akıntılarının  olması nedeniyle.50 metre açılınca derinleşen bir deniz,altının kum olması çoğu kişiye cazip gelebilir. Eriklide yüzmek güvenli…



    Yürüyüş yaparken hangi sitenin çiçekleri ve ağaçları çok güzel diye kendi aramızda tartışmalar yaptık .. Karar veremedik.



    Ağaçlarda meyvelerin hiç kopartılmamasını da anlamadık. Çocukların ve insanların gözü çok tok muydu veya başka bir şey mi bilemedik.



      En çok ise üç tekerlekli bisikletlerin arkasında sepet ile alışverişe giden hanımların çokluğu  dikkatimizi çekti. Karar verdim yazlığım olursa ben de alacağım.



     Erikli ailece gidilebilecek doğa içindeki evlerde, sakin huzurlu, çocukların arkadaşları dışarıda korkmadan akşama kadar oynayıp bisiklet bineceği veya yüzeceği tatil köyü havasında.


SAZLIDERE




Sazlıdere’de kuzenim Selma yazlık aldı. Gelmedin uğramadın derken uğradık. Ve bayıldım.
Bu kadar sakin ve bakir denilen yer burası olsa gerek.İki tane iskelesi bile var,çok güzel manzaralar çıkıyor.



        Küçücük koyda birbirini tanımayan yok.Saat 3-4 gibi ufak bir özel araçla dört gözle beklenen dondurmacı geldi.  Dondurması muhteşemdi.
         Sazlıdere’de sadece bir market var.



   Kuzenim Selma ve Eşi Hakan’a misafir geldi diye sitede oturanlar güzel kıyafetler ve ellerinde evde yaptıkları kekler ve kurabiyelerle, çitlemek için çekirdekleriyle bizi ziyarete geldiler.Ve bu ortama da bayıldık.

    Hakan bey’in gitar çalması ve ona eşlik eden şarkıları dinlemek bizi mest etti . Tekrar tekrar gitmek için sözleştik.

     

Keşan Tarihçesi


Keşan... Anadolu'yu Çanakkale Boğazı'ndan Avrupa'ya bağlayan kavşak...
İstanbul'dan İpsala Gümrük Kapısı'na, oradan Yunanistan'a uzanan yolların kesişme noktası... Tarih boyunca çeşitli külturlerin geçiş merkezi olan, yolağzındaki bereketli topraklar... Yeşille mavinin kucaklaştığı doğa harikası Saros Körfezi kıyıları...

Günümüzde; E-87, E-84, E-90 karayollarının kavşağında bulunan Keşan, Edirne'nin en büyük ilçesi. Edirne, İstanbul ve Çanakkale, Keşan'da buluşuyor ve oradan Yunanistan'a ulaşıyor. Avrupa'yı, Anadolu ile buluşturan yolağzındaki Keşan, Edirne'ye 112, İstanbul'a 215, Yunanistan'a ise sadece 35 kilometre uzaklıkta. Doğuda Malkara, batıda Enez ve İpsala, kuzeyde Uzunköprü, güneyde Gelibolu ve Saros Körfezi'yle çevrelenen ilçenin, 5 beldesi 44 köyü var. Keşan halkının önemli bir kesimi, 19 ve 20. yüzyılda Bulgaristan, Yugoslavya ve Yunanistan'dan göç eden Pomaklar, Boşnaklar, Gacal diye de bilinen Türkmenler ve Romanlardan oluşuyor.


Çağlar boyunca, orduların ve kültürlerin kıtadan kıtaya taşınmasında, geçiş noktası olarak rol oynayan Keşan'da, tarihöncesi dönemlere ait yaşam izlerine rastlanmıyor.



Ancak, eski çağlardaki adı 'Zorlanis' olan Keşan'da, binlerce yıl önce Lüviler  ve Trak boylarının yaşadığı sanılıyor.




Arkeolojik kazılarda elde edilen sikkeler, milattan önce 5 ve 4. yüzyıllarda bölgede Trak boylarından Odrislerin yaşadığını gösteriyor. Mecidiye sahilindeki millattan önce 4. yüzyıla ait yerleşim kalıntıları da Keşan'ın ilk çağlara kadar uzanan tarihine ilişkin bulgular arasında. Yayla ve Gökçetepe sahilindeki kale kalıntıları ise ortaçağda bölgeyi denetimi altında bulunduran Cenevizlilere ait..

Sırasıyla eski Yunan, Pers, Makedon egemenliğinde kalan Trakya, milattan sonra birinci yüzyıldan itibaren Roma hakimiyetine geçti. Via Egnatia yani Egnatia yolu üzerinde bulunan Keşan, bu dönemde daha da önem kazandı. Çünkü, Milattan önce 145 yılında, 6 metre genişliğinde inşa edilen Egnatia Yolu, Roma ile İstanbul'u birbirine bağlıyordu..

Karadeniz, Ege, Adriyatik arasında önemli bir askeri ve ticari ulaşımı sağlayan Egnatia yolu, Bizans döneminde de önemini  korudu. Ortaçağ boyunca Keşan, Balkanlardan inen  Gotların, Avarların, Bulgarların ve Peçeneklerin saldırılarına uğradı. Bizans başkenti Konstantinopolis'in bu akınlardan korunması için, 7. yüzyıldan itibaren, Keşan'ın ana yol üzerindeki konumu giderek güçlendirildi. Garnizon olarak nüfusu artan kasaba, 10. yüzyıl başında başpiskoposluk düzeyine yükseltildi ve Konstantinopolis'e bağlı bir metropol görünümü kazandı.

Bizans'ın iç karışıklıklarından yararlanarak  Rumeliye geçen Osmanlılar, 1354'de, önce Gelibolu'yu, kısa süre sonra da Trakya'yı fethettiler. Şehzade Murat, İstanbul'a uzanan yolun denetimini sağlamak için, komutanlarından Gazi Evrenos'u Keşan'ı fethetmekle görevlendirdi. Fethin ardından  Egnatia Yolu Osmanlı denetimine geçti.



'Sol Kol' adıyla, ana güzergah özelliğine sahip olan yolun üzerindeki Keşan, Osmanlı döneminde de önemli bir geçiş merkezi oldu. Keşan ve çevresine, Anadolu'dan gelen Türkmen toplulukları yerleştirildi.

Keşan'ın merkezi olan Rusköyü ile 13 vakıf köyü, 16. yüzyıl başında, Osmanlı vezirlerinden Hersekzade Ahmet Paşa'ya  mülk olarak verildi. 16. yüzyılda 29 olan köy sayısının, 17. yüzyılda 47'ye yükselmesi, Osmanlının kazaya verdiği önemin ve gelişmenin göstergesiydi.

19. yüzyılda, Osmanlı'nın Rumeli bozgunuyla birlikte, Keşan da işgaller ve göçlerle sarsıldı. 1828 ve 1877'de Ruslar tarafından iki kez işgal edildi.1878-79'da Rusların Balkanları işgaliyle başlayan göç dalgasından, Anadolu'ya giden ana yolun üzerinde bulunan Keşan da etkilendi ve göçmenlerin bir bölümü burada yerleşti.

Keşan, son olarak I. Dünya Savaşı'nın ardından, 30 Temmuz 1920'de Yunanlılar tarafından işgal edildi. Keşan halkı, Ulusal Kurtuluş Savaşı'na katılan 'Trakya Müdafai Hukuk Cemiyeti'ne tüm güçleriyle destek verdi.  İlçe, Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde kazanılan 'Büyük Zafer'in ardından, 19 Kasım 1922'de bağımsızlığına kavuştu.

Yolların kavşağındaki Keşan, her dönemde çeşitli kültürleri buluşturan bir merkez oldu. Yüzyıllarca Osmanlı yönetiminde kalan Keşan'da, imparatorluk şemsiyesi altında farklı halk toplulukları bir arada yaşadı. Azınlıklar kendi inanç ve geleneklerini sürdürdüler. 1894 Vilayet salnamesine göre; Keşan'da yaşayan Rum ve Bulgarların sayısı 25 bine yakındı.1874 yılında ilçede; 4 cami, 2 kilise, 1 medrese, 12 çeşme, 5 sebil, 2 bedesten, 11 han ve 2 hamam olduğunu  kayıtlardan öğreniyoruz. Ne yazık ki  bu tarihi eserlerden çok azının günümüze ulaşabildiğini görüyoruz.

Keşan'da günümüze harabe olarak ulaşan en eski eserler; Mecidiye sahilindeki MÖ 4. yüzyıla ait yerleşme kalıntılarıyla, Yayla sahil kesimindeki kale kalıntısı ve Gökçetepe'de Ortaçağ'da inşa edilen Ceneviz kalesi. Bu eserler de arkeolojik çalışmalarla, gün ışığına çıkarılmayı bekliyor.İlçe merkezinde bulunan Hersekzade Ahmet Paşa Camii, restorasyonlarla günümüze sağlam olarak ulaşabilmiş en önemli yapı.1511'de, kesme taştan inşa edilen tek kubbeli camii,  erken Osmanlı mimarisi özelliklerini taşıyor. Giriş kapısı tarafındaki bölümü sonradan eklenen caminin, avlusundaki 12 köşeli mermer şadırvan ve üzerindeki süslemeler dikkat çekiyor. Caminin haziresinde çeşitli dönemlere ait mezarlar ve işlemeli mezar taşları yer alıyor. Camii yakınındaki Osmanlı dönemine ait çift kubbeli hamam da kısmen yıkılarak günümüze ulaşabilmiş tariihi eserlerden. 

Keşan'da zamana meydan okuyan eserlerden birisi de Mercan Köyü'ndeki tarihi taş köprü... Osmanlı köprü mimarisinin belirgin özelliklerini taşıyan köprü, üç kemerli...Su taşkınlarına karşı gözleri bulunan köprü, korkulukları yıkılsa da ayakta kalabilmeyi başarmış...




Hersekzade Cami civarında bulunan bir kaç eski taş ev günümüze kadar gelebilmiş eserlerden. Yukarı Zaferiye Mahallesi'nde ise kentin tarihi dokusunu yansıtacak yoğunlukta taş evler bulunuyor. Yöreye özgü sivil mimarlık örnekleri olarak dikkat çeken bu yapıların çoğu yok olmakla karşı karşıya...



    Keşan'ın tarihçesini Keşan belediye sitesinden kopyaladım daha ayrıntılı okumak isterseniz keşan tarihi de bulunan linkten takip edebilirsiniz.




      Biz gezerken araştırırken çok çok keyif aldık..

                   SİZLERE DE PATİ PATİ GEZİLER DİLERİM..:)
         







     







0 comments:

Yorum Gönder